• Anasayfa
  • Anılar
  • Genel
  • Gezi
  • Kitaplar
  • Yemekler
  • Anasayfa
  • Anılar
  • Genel
  • Gezi
  • Kitaplar
  • Yemekler
AnasayfaAnılarUçtu gönül kuşum, bir daha dönmez
geri ileri

Uçtu gönül kuşum, bir daha dönmez

Haney
Yazar: Azzet Bibi , Ocak 17, 2017

 

 Haney

 

Sultan KILIÇ

 

Maraş Kız İlköğretmen Okulu B şubesinden, bildiğim kadarıyla, şu ana kadar iki arkadaşımızı sonsuza kadar kaybettik. Birisi Haney Özdoğan, diğeri de Yüksel Esen.

 

 

Haney, Malatya’nın Akçadağ ilçesine bağlı Eski Kepez (Darıca) köyündendi. Babasının ikinci eşindendi. Kardeş sayıları onun üzerindeydi ama Haney’in söylediğine göre öz- üvey ayrımı yaşanmıyordu. Tüm kardeşler öz kardeş olarak yetiştirilmişlerdi. Birbirlerine öyle bağlıydılar.

 

Haney Kürecik doğduğu ev

Haney çok zayıf, uzun boylu; esmer, uzun yüzünde ilk göze çarpan kapkara gözleri ve bembeyaz dişleri olan bir kızdı. Dişleri aşırı beyazdı. Esmer teninde kıpkırmızı ince dudakları ve düzgün bembeyaz dişleriyle göze çarpıyordu. Düzgün sivri burnu, tam da o zayıf yüzüne göreydi. Kaşları ise kalemle çizilmişçesine düzgündü.

 

Dalgalı siyah saçları omuz hizasındaydı, hep bağlıydı okul kuralları gereği. Bazen de kulak hizasında kestirirdi simsiyah saçlarını.

Haney eski

Oldukça güler yüzlü, cana yakın, yardım severdi Haney. Güvenilirdi, özveriliydi, çalışkandı, dürüsttü, zekiydi, başarılıydı, neşeliydi. Ülke sorunlarını da kendine dert edinen, siyasi duruşu olan (o yaşta ne kadar siyasi duruş olursa artık), okuyan, araştıran biriydi.

 

Şimdi tam anımsayamıyorum bu sosyetik ad önerisinin kimden geldiğini. Haney’e “Sen bu Haney adını kullanma; fazlaca köylü. Adını Handan olarak değiştir.” demişti. O zaman Haney, boynunu bükerek gülümsemiş, ne onaylamış ne de itiraz etmişti. Yıllar sonra sosyal medyada rastladığımızda Haney, karşımıza Handan Kaplan olarak çıkmıştı. Artık nüfusta mı değiştirmişti, sanal dünyada mı yıllar öncesinde önerilen o adı almıştı, sormadım. Demek ki o zamandan içinde bir yerlere işlemiş. Bense Haney adını sevmiştim, hâlâ da Haney olarak hitap etmeyi tercih ediyorum. Haney’i o güzel ve özel adıyla benimsemiş ve sevmiştim.

Haney annesiyle

Mezhebimizden ve siyasi görüşümüzden dolayı okuldan atılan öğrenciler arasında Haney Özdoğan da vardı.

 

Okul yıllarından sonra hayat şartları her birimizi bir yana savurdu. Bir daha görmedim Haney’i ta ki bundan dört beş yıl öncesine kadar. Ona da görmek denirse. Facebook’ta rastladım. Çocukları olmuş, torunları olmuş, emekli olmuş. Fotoğraflarına baktım; eski siyah beyazlara ve yenilere. O dal gibi kız gitmiş, yerine hafif şişman, biraz yorgun, biraz bezgin biri gelmiş. Yıllar, hepimizi değiştirdiği gibi Haney’i de değiştirmiş ama hâlâ çok güzel görünüyor. İki şeyin değişmediğini gördüm Haney’de; içi gülen kapkara gözler ve bembeyaz düzgün dişler… Dişleri doğuştan sağlam, ışıl ışıl ve bembeyazdı.

Maraş Okul - Kopya

Haney’in özverisi, cebirden hayatımı kurtarmıştı. Maraş Kız İlköğretmen Okulu’nun Cebir Öğretmeni Mehmet Aslan’ı kim unutabilirdi ki? Sınıfa girer girmez, birine takmışsa yıl boyu, her ders ona takardı. Mehmet Aslan’ın bize takmaması için derste adeta soluksuz otururduk. Hele de öksürmek, en büyük felaketimiz olurdu. Soluksuz, yere bakarak korku içerisinde zilin çalmasını beklerdik. Hocayla göz göze gelmemek için hep yere bakardık, tahtaya bile bakmazdık. Dersin yarısı azarlamayla geçerdi, hep aynı lafları yinelerdi.

Sınıf arkadaşlarımızdan Haney Özdoğan’ın cebiri iyiydi, bir de Habibe’nin. Mehmet Aslan, Haney ve Habibe ile tahtada problem çözerdi. Bizler de nefessiz kalırdık teneffüs zili çalıncaya kadar. Böylece cebirden, okuldan, hatta hayattan nefret ettirmişti çoğumuzu.

 

Hatta Haney’in özverisi ve yürekliliği sayesinde cebirden geçer not alabilmiştim. Haney’in yaptığı, Mehmet Aslan gibi saplantılı birinin öfkesine, benim uğruma kendini ateşe atması, benim için çok ama çok değerlidir hâlâ.

Meral-Haney

Haney, kendi sınav kâğıdına benim adımı yazdı; ben de sınav kâğıdıma Haney’in adını yazdım, öyle anlaşmıştık. Haney, soruları yüzde yüz çözmeyecekti. Beni kurtaracak bir geçer not almamı sağlayacak kadar çözecekti. Yoksa işin içinde başka şeyler olduğundan kuşkulanabilirdi hoca. Şimdiye kadar geçer not alamamış olan ben, birdenbire nasıl olur da tam not alabilirdim? Ben de Haney adına elimden geleni yapacaktım. Elimden gelense zayıf not almaktı. Geçer not alabilseydin zaten bu tehlikeli yola başvurmazdık. Ben Haney’e zayıf not aldırdım doğal olarak, Haney de benim sınıf geçmemi sağladı. Geçer not beşse, ben ancak dört alabilmiştim. Haney’i yoldan çıkaran, bu hileye onu razı eden, bu hileye muhtaç olan bendim…

Haney ölmüş 8.11.2016

Ve bir gün baktım, ailesinden Haney’in aramızdan sonsuza kadar ayrıldığını bildiren bir ilanın fotoğrafı. Son yıllarda kanserle mücadele ediyormuş. Onu kaybettikten sonra öğrendim kansere yenik düştüğünü. Oysa ne kadar sağlıklıydı, çelik gibiydi okuldayken. Yani on beş- on altı yaşlarındayken.

 

Bedenimden bir uzvum koptu sanki. Yüreğimin bir köşesi kasılıp kavruldu. Eksildim bu dünyada. Haney’i kırk yılı aşkın süredir görmüyor olsam da bu dünyada bir yerlerde soluk aldığını biliyordum. Bir gün görebilme umudum vardı. Ölüm haberi, umudumuzu yok ediyormuş onu anladım.

Maraş4 - Kopya

Lütfen, hakkını helal et sevgili Haney. Ruhun incinmesin, huzurlu uyu sonsuza kadar…

 

“Ne yar kokulu rüzgâr,

ne çiçek, ne dal kaldı,

o şahane günlerden

 sade bir masal kaldı”

Şemsi Belli

 

Yüksel-Haney

 

Kaybettiğimiz diğer sınıf arkadaşımız ise Malatya’nın Akçadağ ilçesine bağlı Ören kasabasından Yüksel Esen. Yüksel de kanserden dolayı 2003 yılında aramızdan ayrılmış.

 

Yüksel de bizimle birlikte okuldan atılanlardandı. Onu da okuldan ayrıldıktan sonra hiç görmemiştim. Face hesapları yokken, çok erken ayrılmış aramızdan. Sosyal medyadaki ortak arkadaşlarımızdan öğrenmiştim Yüksel Esen’in de kanserle mücadele ettiğini ve erken yaşlarda aramızdan ebediyen ayrıldığını.

 

Yüksel, bizden birkaç yaş büyüktü; okula geç mi başlamıştı yoksa sınıfta mı kalmıştı sormamıştım. O yaşlarda birbirimize çok şey sormazdık sanırım. Ya da ben sormazdım. Karşımdakinin anlattığıyla yetinirdim.

 

Yüksel de uzun boyluydu. Sınıfımızdaki Malatyalıların en kısaları ben, Hekimhanlı Sevim Sarıbaş, Zeynep Erdem ve Malatyalı Osena Öznacar’dık.

 

Yüksel Esen, beyaz tenli, sarı dümdüz saçlı, hafif balıketinde biriydi. Yüzü soluk, dudakları neredeyse beyaza yakın renksizdi. Bu durumun hangi hastalığın belirtisi olabileceğini merak edecek yaşta değildik elbet. O yıllar kalın çerçeveli, renkli camlı gözlükler mi modaydı ki Yüksel de oval kalın çerçeveli, renkli camlı numaralı gözlük kullanıyordu. Gözleri aşırı zorlandığından belki de göz kapakları hep şişti. Küçük yaştan beri kullandığından olsa gerek çoğu geceler gözlüğü gözünde uyurdu Yüksel.

 

Nöbetçi öğretmen Gül (Gülsen Tosun) Hanımsa, ölü taklidi yapardık. Daha okulun sözlü sınavını kazandığımızı öğrendiğimiz gün korkutulmuştuk Gül Hanımla. Maraş Kız İlköğretmen Okulu’nun kayıtlı öğrencileri, biz yeni kayıt olacaklara güya yardımcı oluyorlardı. Sabun, havlu, diş fırçası- macunu, dolap örtüsü, terlik, pijama getirin evinizden, diyorlardı önce. Hemen ardından Mesude Hanımın hırçınlığını, Mehmet Aslan Beyin saplantılı azarlamalarını, Gülsen Hanımın saldırganlığını bir güzel anlatır; peşin peşin sindirilmemizi sağlarlardı farkında olmayarak. Yaşayarak görecektik söylenenlerin doğruluğunu.

 

 

Nöbetçi öğretmen, akşamları yatakhanede yatmayan var mı, diye dolaşır. Sabahleyin de kalkmayan var mı diye dolaşırdı. Gülsen Hanım, bir sabah bizim yatakhaneye dalmıştı. Bizler de bir an önce hazırlanıp sabah etüdüne koşma telaşındayız zaten. Bağırmazsa yatakhaneden çıkmayacakmışız gibi alışkanlıkla ortalığa bağırdı. Gülsen Hanım, en küçük sese aşırı tepki verir. Bağırır çağırır, öğrencilere hakaret ederdi.

 

Örenli Yüksel Esen, Gül Hanıma bir çemkirdi: ‘Ne diye bizi azarlıyorsunuz? Görüyorsunuz ki biz de yatakhaneden bir an önce çıkmak için uğraşıyoruz. Bize bağırmaya hakkınız yok!’ diye öyle kararlı, kendine güvenli bir şekilde Gül Hanımın karşısında diklendi ki… Gül Hanım, neye uğradığını şaşırdı. Yanmış kavrulmuş pamuk gibi oldu. Topuklarının üzerinde tam bir pergel dönüşü yaptı. Sırtını dönerek derhal oradan ayrıldı.

 

Yüksel Esen

 

“Benim acım acıların beyidir

Canıma bir doru kısrakla gelir

Öfkeyi sabırda eritir

Umut yer

Suyunu gözümden içer bir zaman

Dağlar of dağlar”

Gülten  Akın

 

Üç yılımızı paylaştığımız ilk gençlik arkadaşlarımdan, sınıf arkadaşlarımdan sonsuza dek ayrılmış olmak. Kırk küsur yıl hiç görüşemeden onları kaybetmek. Onların ölüm haberini almak… O güzel çocukluk- gençlik yıllarımdan özenle korunan güzel şeylerin kör bıçakla kesilmesi gibi acı verdi bana.

 

 

“Herkesin bir gideni vardır.

İçinden bir türlü uğurlayamadığı…”

 

Turgut Uyar

 

 

sultankilic44@hotmail.com

 

 

 

 

Etiketler: Handan Kaplan, Haney Özdoğan, Kepez Darıca, Maraş Kız İlköğretmen Okulu, Ören, Yüksel Esen

Paylaş!
Tweet

Azzet Bibi

Yazar Bilgileri

Benzer Yazılar

Maraş Öğretmen Okulu’nda Deniz Gezmiş’in yoldaşı Kamil Dede

Maraş Kız İlköğretmen Okulu’nda yarım asır önceydi

Maraş Katliamının 36.yıl dönümü Malatya’da

2 musade var “Uçtu gönül kuşum, bir daha dönmez”

  1. Cevapla
    Ali Demiralp
    17 Ocak 2017 at 19:11

    Haney Keller li değil kepez li bilesin istedim. Keller li olan Elif Erdoğdu dur.

    • Cevapla
      Azzet Bibi
      17 Ocak 2017 at 19:29

      Teşekkürler, hemen düzelteyim.

Yorum Yaz Cevabı iptal et

Arşiv

  • Şubat 2019 (2)
  • Ocak 2019 (11)
  • Aralık 2018 (12)
  • Kasım 2018 (16)
  • Ekim 2018 (37)
  • Eylül 2018 (37)
  • Ağustos 2018 (17)
  • Temmuz 2018 (20)
  • Haziran 2018 (4)
  • Mayıs 2018 (12)
  • Nisan 2018 (13)
  • Mart 2018 (18)
  • Şubat 2018 (31)
  • Ocak 2018 (21)
  • Aralık 2017 (28)
  • Kasım 2017 (22)
  • Ekim 2017 (22)
  • Eylül 2017 (35)
  • Ağustos 2017 (19)
  • Temmuz 2017 (17)
  • Haziran 2017 (22)
  • Mayıs 2017 (23)
  • Nisan 2017 (31)
  • Mart 2017 (36)
  • Şubat 2017 (33)
  • Ocak 2017 (36)
  • Aralık 2016 (31)
  • Kasım 2016 (33)
  • Ekim 2016 (37)
  • Eylül 2016 (39)
  • Ağustos 2016 (63)
  • Temmuz 2016 (24)
  • Haziran 2016 (21)
  • Mayıs 2016 (30)
  • Nisan 2016 (32)
  • Mart 2016 (26)
  • Şubat 2016 (26)
  • Ocak 2016 (39)
  • Aralık 2015 (49)
  • Kasım 2015 (26)
  • Ekim 2015 (49)
  • Eylül 2015 (35)
  • Ağustos 2015 (50)
  • Temmuz 2015 (58)
  • Haziran 2015 (30)
  • Mayıs 2015 (21)
  • Nisan 2015 (25)
  • Mart 2015 (17)
  • Şubat 2015 (15)
  • Ocak 2015 (13)
  • Aralık 2014 (8)
  • Kasım 2014 (18)
  • Ekim 2014 (18)
  • Eylül 2014 (9)
  • Ağustos 2014 (8)
  • Temmuz 2014 (8)
  • Haziran 2014 (7)
  • Mayıs 2014 (15)
  • Nisan 2014 (15)
  • Mart 2014 (16)
  • Şubat 2014 (10)
  • Ocak 2014 (9)
  • Aralık 2013 (10)
  • Kasım 2013 (11)
  • Ekim 2013 (11)
  • Eylül 2013 (6)
  • Ağustos 2013 (12)
  • Temmuz 2013 (7)
  • Nisan 2013 (2)
  • Ocak 2013 (1)
  • Aralık 2012 (2)
  • Eylül 2012 (2)
  • Ağustos 2012 (4)
  • Temmuz 2012 (4)
  • Haziran 2012 (2)
  • Mayıs 2012 (3)
  • Nisan 2012 (2)
  • Şubat 2012 (4)
  • Ocak 2012 (3)
  • Aralık 2011 (35)
  • Kasım 2011 (25)
  • Ekim 2011 (25)

Etiketlenmişler

(1) (7) akp (11) Ali Haydar Koyun (21) arapgir (9) arguvan (35) Arguvan Belediyesi (19) azzet (10) battalgazi (7) Battalgazi Belediye Başkanı Selahattin Gürkan (8) Battalgazi Belediyesi (23) bir (10) CHP (25) CHP Malatya (14) CHP Veli Ağbaba (8) de (9) Engelli hakları (9) ermeni (8) Eğitim Sen Malatya (8) Eğitim İş Malatya (9) film (10) Gazeteci Raşit Kısacık (25) Hakan Yağız Bozdemir (9) Hüseyin Kara (11) için (11) MAFSAD (19) malatya (87) Malatya Barosu (7) Malatya Belediyesi (13) Malatya Film Festivali (8) Malatya Turgut Özal Üniversitesi (9) Malatya Valiliği (25) malatya’da (28) malatya’dan (7) malatya’nin (8) Maraş Kız İlköğretmen Okulu (20) Mehmet Kızıldaş (15) mi (22) Selahattin Gürkan (15) Sivas Katliamı (9) Sultan Kılıç (23) tarihi (7) uluslararasi (7) ve (26) Veli Ağbaba (108) İnönü Üniversitesi (7)
Copyright © 2018 Dizayn TurkulerDinle.com.
  • Anılar
  • Gezi
  • Kitaplar
  • Yemekler
  • Google
  • Panel